İhsan Dindar – Milliyet.com.tr / [email protected]

Herkesin meskende oturmak zorunda olduğu günler geride kaldı üzere. Lakin yeniden de hepimiz için uzun bir süreydi. Nasıl geçirdiniz o günleri?

Herkes üzere biz de başlangıçta büyük bir şok yaşadık. Üstelik pandemiye İtalya’daki bir turnemiz sırasında yakalandık. Bu aslında bizim son konserlerimizdi. Hemen konutlarımıza dönmüştük. Elbette sonrasındaki tüm konserlerimiz iptal oldu. Bunlardan biri de İstanbul’da gerçekleştireceğimiz konserdi. Sonrasında bir şeyler yapmak ismine oldukça vaktimizin olacağının farkına vardık. Böylelikle yeni bir albümün hazırlıklarına başladık. O güç süreçte provalarımızı gerçekleştirmeye çalıştık. Sonuç olarak da Temmuz’da kayıtları tamamladık ve geçtiğimiz günlerde de yeni albümümüz Nova Era dinleyiciyle buluştu.

Nova Era albümünüz büsbütün bir pandemi ürünü mü?

Aslında kıssası pandemiden altı ay öncesine dayanıyor. Lakin pandemi sürecinde yaşanan o büyük değişimde daha iyi çalışabildik. Bu süreçte yeni bir solistimiz ortamıza katıldı. Kendisi bizim yıllarca büyük bir hayranımızdı. Milano’da bizim müziklerimizi söylediği bir kümesi vardı.

Bu süreçte hiç konser vermediniz mi?

Geçtiğimiz yıl birtakım riskleri göze alarak Sırbistan’da konser verdik. Biletleri çok kısa bir müddet içinde tükenmişti. Sonrasında da Bulgaristan’da sahne aldık. Bunun dışında da albüme odaklanmıştık aslında.

“Türkçe çok farklı ve sıkıntı bir dil”

Sözü İstanbul konserinize de getireceğim ancak öncesinde albümünüz hakkında konuşmaya devam etmek istiyorum. Çokkültürlü bir grupsunuz. Ukrayna’dan Sicilya’ya uzanan geniş bir coğrafyaya ilişkin beşerler bu kümede. Müzikleri nasıl seçtiniz?

Sıkıntı oldu. Zira çok seçenek vardı. Hissiyatımız bizim en kıymetli kılavuzumuz. Yeni bir şeyler çalarken de o müziğin melodilerinin manasına erişmeye çalışıyoruz. Çalacağımız müzikleri seçerken pek çok ögesi bir ortaya getirmek zorundayız. Türkçe bir şarkıyı birinci defa kaydettik. Bugüne kadar yapmamamızın tek bir nedeni var: Türkçe çok farklı ve sıkıntı bir lisan. Bilhassa söylem konusunda çok çalışmamız gerekti. Büyük kapanma öncesinde Fuat Güner televizyon programı için Barcelona’ya gelmişti. Kendisinin programı için çekim yapmıştık. Bu esnada da bize söylem konusunda hayli yardımcı oldu. Çok değerli bir müzisyen.

Dere Geliyor Dere Türkiye’de çok sevilen bir türküdür. Düzenleme de müziğin ruhuna çok uygun. Margherita Abita’nın söylemini da hayli başarılı buldum. Kelamı Barcelona Gipsy Balkan Orchestra üyelerine getirmek istiyorum. Bu kültürel zenginlik kümesi sanatsal duruşunu nasıl besliyor?

Bence buradaki tek kıymetli nokta hepimizin farklı ülkelerden gelmesi değil. Bir öbür nokta da hepimizin Barcelona’da olması. Barcelona Akdeniz’in en renkli kentlerinden biri. Çokkültürlü bir yer. Barcelona’da rastlayacağınız rastgele bir kişinin dünyanın rastgele bir yerinden gelmiş olması epeyce sıradan. Barcelona Gipsy Balkan Orchestra’nın her üyesinin böylesi bir ekstra bagajı var. Filarmoni orkestrası tecrübesi olan üyemiz de var, caz tecrübesi olan da. Kümenin her üyesinin müziklerde birer kısmı var. Müzik tarihinde hiçbir müzik yoktur ki yalnızca bir beşere ilişkin olsun. Bizde de durum bu türlü. Her müzikte hepimizin katkısı var. Bence bu birliktelik ve sunulan katkı, coğrafik farklılıkların katkısından da öte bir şey.

Bu sanırım biraz da kümesi, küme yapan temel noktalardan biri…

Katiyetle. Tam olarak o denli.

Sizin de bahsettiğiniz üzere Barcelona Akdeniz’in en kozmopolit kentlerinden biri. Lakin denizin doğu tarafından bir yer var ki tarih boyunca tüm kültürleri beslemiş: İstanbul. Bu tarihi kent sizi müzikal açıdan besliyor mu?

Hem de nasıl. Dünyanın en değerli kentlerinden biri. Yalnızca bizi değil, tarih boyunca tüm dünyayı etkiledi. İstanbul’a muhtemelen on sefer geldim. Benim sahiden favori kentim. Hatta büyüdüğüm kent olan Belgrad’tan bile daha çok seviyorum. Hakikaten süper kent. Belgrad’ta da Osmanlı yapıtları vardı. Çok sayıda emsal yemeği yiyerek büyüdüm. Kümemiz açısından da çok özel bir yeri var. Yıllar evvel İstanbul’da verdiğimiz konserde hiç beklemediğimiz bir ilgiyle karşılaşmıştık. O kadar çok insan bizimle fotoğraf çektirmek istemişti ki şaşkına dönmüştük. İstanbul’a her gelişimizde kesinlikle konserden birkaç gün evvel gelip kenti gezmek için de vakit ayırıyoruz. Bu kentin ambiyansı apayrı.

Tam da pandeminin ortasına denk geldiği için geçen yıl Kuvvetli PSM’de vereceğiniz konser ileri bir tarihe ertelenmişti. Artık o tarih geldi çattı. Neler hissediyorsunuz?

Her şeyden farklı bir takımla geliyoruz. En son konserimizde Sandra vardı. Artık solistimiz Margherita. Dün İstanbul’a gelip kenti gezdik. Güçlü PSM, çalmayı çok istediğimiz bir yer. Daha evvel hiç olmamıştı. Malum geçtiğimiz yıl vereceğimiz konser pandemi yüzünden ertelenmişti. Fakat artık burada olmaktan dolayı çok memnunuz.