Taşkent ilçesi, Balcılar Mahallesi’nde yaşayan evli ve 1 çocuk babası Hasan Hüseyin Kahriman, 6 yaşındayken şizofreni hastası babası tarafından ‘cesaretli çocuk olsun’ diye Toros Dağları’na bırakıldı. 9 yıl boyunca tek başına dağlarda yaşayan Kahriman, yaban hayatındaki hayvanları izleyip, onların yediği bitkileri yiyerek hayatta kaldı.

Kurtları gözlemleyerek avlanmayı öğrenen Kahriman, yıllarca hayvanlarla yaşadı. Vakit içinde doğal ortama alışan Kahriman, artık kış kaidelerinde dahi doruklara çıkıp, birkaç gününü geçiriyor. Kahriman, çocukluğundaki üzere kendisine ağaçlardan kulübe yapıyor.

‘BABAM, YÜREKLİ ÇOCUK OLACAKSIN DİYE BENİ DAĞA BIRAKTI’

Babasının, Balcılar Mahallesi’nden 10 kilometre uzakta, Toros Dağları’na bıraktığını anlatan Hasan Hüseyin Kahriman şunları anlattı: “6 yaşındayken bir gün babam beni köyümüzden 10 kilometre uzağa götürdü. ‘Oğlum sen bugün burada yatacaksın’ dedi.

‘Neden?’ dedim. ‘İleride hamasetli bir çocuk olacaksın’ dedi. ‘Bana canavarlar saldırmaz mı?’ dedim. ‘Oğlum, beşere beşerden diğer kimse ziyan vermez’ dedi sonra beni bırakıp gitti. Aklıma hiç kaygı gelmedi. Babamın söyledikleri aklıma geldi. Beyaz çiçekler gördüm onları toplayacak olmanın sevinci vardı içimde. Köydeyken dünyayı görebildiğim kadar sanıyordum.

Dağlara geldiğimde dünyanın ne kadar büyük olduğunu fark ettim. Dağda geçirdiğim birinci gece de aklıma hiç endişe gelmedi. Bir fare geldi, yanımdan gitti. Gece yağmur başlayınca yanımdaki bir naylonun altına girdim, öylece uyudum.

Sabah olunca babam geldi, beni görünce sevindi. Sonra beni daima dağlara bıraktı. Bal arılarımız ve tavuklarımız vardı, daima ben onların yanında yaşadım. Çocuklara yaklaştırmazdı beni, yaklaşınca da beni döverdi. Benim iki arkadaşım vardı, bir köpeğim bir de eşeğim. Onlarla birlikte geçirdim vaktimi.”

‘KURTLARI İZLEYEREK AVLANMA TAKTİĞİ ÖĞRENDİM’

Dağda yaşamaya başladığında hayvanları izleyerek hayatta kalmak için taktikler öğrendiğini söyleyen Kahriman, “Artık dağlarda yaşayabileceğimi anladım, hayvanların yediği otları yedim. Kurtları izleyerek avlanma taktiği öğrendim. Avlanmayı öğrendikten sonra, bir daha dağlardan köye dönmedim.

Köylüler beni dağlardaki izlerimden tanımaya başladı. Dağlarda gezerken birçok şey buldum. Jips madeni denilen taştan kendime ayna yaptım. 9 yıl yalnız başıma dağda yaşadım. İnsanlardan daima uzak kaldım. Ben bu hayatımı seviyorum. Tabiatta olduğum vakit üzüntüyü unutuyorum.

Daima keyifli oluyorum. Hayatta beşerler palavra söylüyor, dolandırıyor. Lakin tabiatta bu türlü bir şey yok. Yaban hayvanlarında bu türlü bir şey yok. Herkes, ayıdan ve domuzdan korkar. Ben onlarla dost bir halde yaşayabilirim” dedi.

‘YILANIN HAYATINI KURTARINCA, AV YAPMAYI BIRAKTIM’

Bir yılanın hayatını kurtardıktan sonra avlanmayı bırakan Hasan Hüseyin Kahriman, “Askere gidip geldikten sonra evlendim, bir de oğlum oldu. Sonra ben av yapmaktan soğudum. Evvelden paramız, pulumuz yoktu, et alamazdık. Fakat artık devir değişti, avlanmaya muhtaçlık kalmadı. O periyotta sulama havuzuna bir yılan girmiş. Oğlum fark etmiş, korkmuş, beni çağırdı.

Öldürmek için gittiğimde, yılanın hayatta kalma gayretine şahit oldum. Sonra onu kurtarmaya karar verdim. Öldürmek için yanımda getirdiğim sopayla yılanı kurtardım. Yuttuğu suyu çıkardım. Yılan kendine geldi ve tabiata döndü. O an düşündüm. O kadar av yapıp, hayvanları öldürdüm. Bir yılanın hayatını kurtarmak kadar zevkli değildi. Tabiatta avdan daha zevkli yapılacak şeyler var” diye konuştu.

AĞAÇ KOLLARINA HAYVANLAR İÇİN ELMA ASIYOR

Hayvanların hayatı için birçok proje geliştirdiğini söyleyen Hasan Hüseyin Kahriman, “Yine dağda yaşarken, tipi ve fırtına çıktığında kuşların yiyecek bulamayıp, öldüklerine şahit oldum. Sonra onları hayatta tutmak için, kuru ağaç kısımlarına elma takarak onları doyurdum. Hiç görmediğim kuşlar gelip, o elmalarla beslendi.

Artık ise Türkiye’nin birçok yerinde benim yaptığımı gören beşerler tıpkı biçimde kuşları beslemeye başladı. Bu da beni çok keyifli etti. Bütün yaban hayatı hayvanlar ve beşerler bir istikrardır. Bu hayvanlar varsa biz varız. Biz varsak bu hayvanlar var. Yaşarken yaşatmalıyız. Bu uygulamamı beğenen bir üniversite, kristal bir elma ikram etti” dedi.

‘BABAMA KIZGIN DEĞİLİM’

Kendisini dağa bıraktığı için babasına kızgın olmadığını söz eden Kahriman, “Babamın beni küçük yaşta tabiata bırakmasına hiç kızgın değilim. Babamın şizofreni hastası olduğunu bilmiyorduk ki. Babam diğer bir dünyanın insanıydı.

Beşerler, babamı daima kandırıyorlardı. Onun bütün insanlardan darbe yiye yiye, beni insanlardan başka yaşasın diye dağa bıraktığını varsayım ediyorum. Sonra babamın yüzde 86 şizofren olduğun öğrendik” dedi.

DAĞDA 98 MİLYON YILLIK FOSİL YATAĞI BULDU

2018 yılında, Geyik Dağları’nda yürüyüş sırasında 98 milyon yıllık fosil yatağı bulan Hasan Hüseyin Kahriman, şöyle dedi: “Son devirde internet kullandığım için gezdiğim dağların paylaşımını yapıyordum. Bana 9 Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sacit Özer ulaştı. Dağlarda gezerken, fosil üzere şeyler görürsen bana bildir dedi.

Geyik Dağları’nda gezintiye çıktığımda dağın eteklerinde bir kaya modülünde fosil gördüm. Fotoğrafını çekip gönderdim. Yerleşik kayayı bulmamı söyledi. Ben de 2 bin 700 rakıma çıktım. Ortaya araya 98 milyon yıllık Rudist fosillerini buldum.”

ANIT AĞACIN İSTEKLİ BEKÇİLİĞİNİ YAPIYOR

Türkiye’nin en yaşlı dünyanın ise ikinci en yaşlı ağacı olarak kabul edilen 2 bin yaşındaki Juniperus Foedissima çeşidindeki ‘Ağıl Ardıç’ ağacına istekli bekçilik yaptığını da söyleyen Kahriman, “Bu bölgede Türkiye’nin en yaşlı anıt ağacı var. 2 bin yaşının üzerinde bir ağaç. Şu anda bu ağacı benden öteki ne koruyan ne de paklığını yapan var.

Orada insanların attığı çöpleri temizliyorum. Ağacın altındaki kuru otların yanma tehlikesi olduğu için, o otları da biçiyorum. Şimdiye kadar korudum. Geçenlerde bir kolu kırıldı, üzüldüm” dedi.