Canikli yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’nin kararlılıkla yoluna devam edeceğini ve menziline ulaşacağını vurgulayarak şöyle devam etti:

“18 yılda Türkiye büyüdü, zenginleşti, güçlendi. Tüm vatandaşların hayat standardı inanılmaz halde yükseldi. Herkes, her aile kendi durumunu değerlendirsin. 18 yıl evvelki ekonomik gücü ve hayat standardı neydi, bugün hangi düzeyde?”

Birtakım etraflarda mali sıkılaştırmanın ve faizlerin yükseltilmesinin gündeme geldiğini tabir eden Canikli, “Ekonomiye giriş derslerinde bile okutulur, şayet pandemi sürecinde olduğu üzere genel ve ağır bir talep daralması yaşanıyorsa hem talebi kamçılamak ve hem de yatırımları tahrik etmek emeliyle nakdî genişlemeye gidilir ve faizler düşürülür” vurgulamasını yaptı.

Salgın sürecinde ABD Merkez Bankası’nın 2.5 trilyon dolar ek mali genişlemeye başvurduğuna dikkati çeken Canikli, Avrupa Merkez Bankası’nın ise piyasaya enjekte ettiği likiditenin 2.3 trilyon euro’yu aştığını belirtti. Hem Amerika hem de Avrupa’da faiz oranlarının sıfıra gerçek ilerlediğine, gerçek faizlerin negatif olarak uygulandığına işaret eden Canikli, 2008 krizinde ABD ve AB’nin tıpkı genişletici ekonomik siyasetleri uyguladıklarını belirtti. Canikli, 2008 krizinde ABD Merkez Bankası’nın piyasaya ek 4 trilyon dolar likidite sağladığını anımsattı.

‘Şahlandık’

Canikli, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın da bu devirde nakdî genişlemeye başvurduğunu belirterek, lakin bunun ABD Merkez Bankası’nın sağladığı likiditenin yalnızca 2 binde biri kadar olduğuna dikkati çekti. Canikli şöyle devam etti:

“Böyle bir devirde mali genişleme olmayınca faizler yükselir. Kredi faizleri yüzde 25’in üzerine çıkar. Bu faiz oranı ile araba, beyaz eşya, konut ve öteki tüketim eserlerine talep artışı olmaz, bilhassa yatırımcı firmaların bu kadar yüksek faizle yeni yatırım yapmaları mümkün olmaz, yüksek finansman maliyeti nedeniyle binlerce şirket iflas ederdi. Şayet Cumhurbaşkanımızın kararlılığı ve isabetli öngörüsü sonucu faiz oranları düşürülmemiş olsaydı Türkiye iktisadı pandemi sürecinden çıkamazdı, çökerdi. Üretim tabana vurur, işsizlik yüzde 40’ları aşar, alacaklarını tahsil edemeyen bankacılık sistemi büyük yara alırdı. Yani faiz geliri elde eden yerli ve yabancı sermaye sahipleri hariç herkes, Türkiye kaybederdi. Mali sıkılaştırmaya gidilmeyerek faizlerin düşürülmesi ekonomik göstergelerin süratle, pandemi öncesine dönüşünü ve iktisadın şahlanmaya devam etmesini sağlamıştır.”

 ‘Ötesi var mı?’

Canikli, Türkiye iktisadının 2020 yılının birinci çeyreğinde yüzde 4.5 üzere bir oranda büyüdüğünü ve bu sayının dünyadaki en yüksek büyüme oranı olduğunu tabir ederek, şunları kaydetti:

“Türkiye birinci çeyrekte büyümede dünyanın başkanıdır. Daha ötesi var mı? Döviz kurundaki dalgalanmalarla Türkiye iktisadı birinci kere karşılaşmıyor. Her seferinde gemi fırtınayı atlatmış ve inançlı limanlara ulaştırılmıştır. Bu seferde sakinleşme sağlanacaktır. 180 milyar dolar ihracatı olan ve her yıl 50 milyon turisti ağırlayan bir iktisada döviz üzerinden yıkıcı bir operasyon çekilemez. Daha güçlü ve tam bağımsız Türkiye yolunda kararlılıkla yürümeye devam ediyoruz.”