Türkiye, Akdeniz’de sismik araştırma yürütecek Oruç Reis gemisi için 23 Ağustos’a kadar NAVTEX (Denizcilere duyuru) ilan etti.

TRT Haber’den Sertaç Aksan’ın haberine nazaran; Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, kelam konusu NAVTEX’in 10 Ağustos 2020 tarihinde duyuru edildiğine dikkat çekerek, 10 Ağustos 1920’de imzalanan ve Anadolu’yu paramparça etmeyi amaçlayan Sevr Muahedesinin 100. yılında atılan bu adımın son derece kritik olduğunu vurguladı.

MAVİ VATAN’IN ‘SEVR’ MUTABAKATINI YIRTIP ATTIK

Kelam konusu NAVTEX ve çabucak akabinde gelen Oruç Reis atağını “Mavi Vatan için düşünülen ikinci Sevr’i yırtıp attık” kelamlarıyla kıymetlendiren Gürdeniz, şöyle devam etti:

“İlan edilen NAVTEX, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de başlattığı yeni safhanın en kıymetli adımlarından biri. Tarihi bir güne denk gelmesi son derece manidar. Ülkemizi yalnızca Antalya Körfezi’ne sıkıştırmak isteyenlere, Anadolu’ya hapsederek Türkiye’yi ilişkin olduğu Akdeniz medeniyetinden koparmaya çalışanlara bunu asla kabul etmeyeceğimizi bir kere daha duyuru etmiş olduk.

Bu durum yalnızca güvenlik, savunma ve refah kaynağı denizlerimizi, münhasır ekonomik bölge ya da kıta sahanlığımızı alakadar etmiyor. Türkiye’nin Akdeniz medeniyetinin bir devamı olarak kabul edilmesinin gayreti yaşanıyor. Atatürk’ün ‘1 Eylül 1922 günü ordularına haykırdığı ‘İlk maksadınız Akdeniz’ buyruğu ve 1933 yılında İsmet İnönü tarafından lisana getirilen ‘Türkiye bu buyruğu muvaffakiyetle yerine getirmiş, Akdeniz medeniyetindeki yerini almıştır’ açıklaması ile bugün yaşananlar birbirinden bağımsız değil. Türkiye denizdeki Sevr’i yıkmak zorundadır.”

YUNANİSTAN’IN HİLECİ SİYASETİNE NET KARŞILIK

AB ve ABD’nin Yunanistan ile Güney Kıbrıs Rum Idaresi üzerindeki tesirinin altını çizen Gürdeniz’in üzerinde durduğu bir başka nokta ise bölgedeki dış güçlerin Türkiye üzerindeki sonuncu amaçları.

“Bizim kara alanlarımızla ilgili hayallerini biliyoruz. Artık bunu denize taşımak ve bizi Akdeniz’den koparıp atmak istiyorlar” diyen Gürdeniz, şunları söyledi:

“Oruç Reis gemisi ile başlayan faaliyetler iki açıdan kıymetli. Öncelikle Türkiye, Libya ile imzaladığı deniz yetki alanı mutabakatının akabinde en kritik adımlarından birini attı. Bu son derece değerli bir devlet uygulaması. Yunanistan’ın paniği bu yüzden.

Öteki taraftan bakıldığında ise bilindiği üzere 21 Temmuz’da Oruç Reis misyona açılacaktı. Lakin Almanya Şansölyesi Merkel ortaya girdi ve Ankara ile Atina’yı tıpkı masada buluşturmak istedi.

Türkiye hem siyasi manada adımlar atıp üçlü görüşmelere devam etti hem de Oruç Reis’in misyonunu erteledi. Bu boşluktan yararlanan Yunanistan, Türkiye’nin tüm iyi niyetine karşın gidip Mısır ile mutabakat imzaladığını açıkladı.

Bu ne diplomasiye ne siyasi ahlaka ne de gerçek politiğe uymayan bir durumdu. Türkiye’nin attığı bu adım Atina’nın diplomatik kabalığına, aldatıcı, hilekar siyasetine de çok net bir karşılık oldu.”

YUNANİSTAN BARIŞ STATÜKOSUNU BOZMAYI GÖZE ALAMAZ

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, “Eğer kriz siyasi olarak tahlile kavuşmaz ise beklenen senaryolar nasıl gelişir?” sorusuna ise şu cevabı verdi:

“Denizlerde çıkar çatışmaları kelam konusu olduğunda risk her vakit var. Fakat iki ülkenin sismik araştırma ya da deniz sondajı için başlayan bir çatışma ile topyekun savaşa gittiğinin tarihte örneği yok. Şayet Yunanistan tarihte bir birinci olmayı dener, Türk devlet gemisine silahla müdahale ederse Türkiye misliyle mukabele eder.

Güç Bakanı’nın Oruç Reis paylaşımında ’83 milyon arkanda’ vurgusu altı çizilesi bir durum. Bu iş çok önemli bir iştir ve Türkiye üzerine düşeni yapacaktır. Yunanistan’ın barış statükosunu bozmayı göze alabileceğine inanmıyorum. Şayet gemilerimize ateş açılırsa Birleşmiş Milletlerin 51. hususu devreye girer ve Ankara misliyle karşılık verir. Kimsenin kuşkusu olmasın.”

YUNANİSTAN ÜLKELERE NAZARAN DEĞİŞİKLİK YAPIYOR

Mısır ve Yunanistan ortasında imzalanan münhasır ekonomik bölge mutabakatına da değinen Gürdeniz, “Bu tüzel değil, AB ve ABD’nin zorlamasıyla yapılan siyasi bir mutabakat. Milletlerarası deniz hukukunda en ufak bir karşılığı yok. Mısır’ın temel aldığı adalar zinciri Yunanistan kıta sahanlığının devamı üzere kabul ediliyor. Halbuki bu adaların kıta sahanlığı olmaz. Yunanistan, İtalya ile muahede yaparken bu adaların hakkı olmadığını bilip ona nazaran davranıyor fakat Mısır ile mutabakat yaparken adaları öne sürüyor. Yalnızca bu durum bile atılan adımların tek ve ortak maksadının Türkiye’yi zorda bırakmak olduğunu gösteriyor.”