Çiğdem Yılmaz – İstanbul’da bir düğünde damadın arkadaşlarının takı merasiminde damada pompalı tüfek vermesi reaksiyona neden oldu. Türkiye’de kişisel silahlanmada, bilhassa de ruhsatsız silah sayısında büyük artış var. Umut Vakfı’nın bilgilerine nazaran; Ocak ve Eylül tarihleri ortasında 2 bin 592 silahlı şiddet olayı basına yansıdı. Bu olaylarda bin 470 kişi öldü, 2 bin 693 kişi de yaralandı. Sekiz yılda silahlı şiddet yüzde 73 arttı. Lakin bu tabloya karşın, toplumsal medyada birkaç dakikalık yazışma sonrası pompalı tüfeği kapınıza kadar getirtmeniz mümkün. Satıcılar, hiçbir evraka gerek görmeden kargoyla adrese silah gönderiyor. Bu gerçek ortadayken geçtiğimiz haftasonu, İstanbul Beylikdüzü’nde gerçekleşen düğünde, akıllara sakinlik veren anlar objektiflere yansıdı. Muş ve Erzurumlu iki ailenin çocuklarının dünya konutuna girdikleri keyifli günde takı merasimi başladığı sırada damadın arkadaşlarından biri, kırmızı kurdeleyle bağladığı tüfeği damadın boynuna astı. Merasim sunumunu yapan kişi, “Şeytan doldurmasın, şöyle hoş bir alkış alabilir miyiz?” dedi ve gelinin hızı asılırken salondan alkışlar yükseldi. Düğünde, damada pompalı tüfek verilmesi reaksiyona neden oldu.

‘Soruşturma açılmalı’

İstanbul Barosu Lideri Av. Mehmet Durakoğlu, birinci sefer bu türlü bir şey duyduğunu belirterek, “Bu da Türkiye’de silahlanmanın geldiği boyutu gözler önüne seriyor. Üstelik örf, adet ve geleneklerimize de çok aykırı bir şey. Takılması ya da ikram edilmesi demek de hakikat söz değil. Burada teslim edilmesi kelam konusu. İnsanların sonraki hayatlarında neye sevk edildiği konusunda da acı bir olay. Teslim edilen tüfeğin ruhsatlı olup olmadığına dair de net bir bilgi yok. Ruhsatsız bir silahın verilmesi cürüm teşkil ediyor. Olayın öteki bir boyutu da, bayana şiddetin bir ögesi olarak kullanmak üzere teslim edilmişse bu vahim falan değil, vahim ötesi bir şeydir. Yaşanan bu durum doğal kabul edilmemeli, bir soruşturmanın açılması ve yürütülmesi gerekiyor” dedi.

Cehalet, bilgisizlik

Türkiye Bayan Dernekleri Federasyonu Lideri Canan Güllü ise şunları söyledi:
“Oradaki armağanın mahiyeti, ‘Evlendiğin bayan sana sorun yarattığında vur, öldür’ manasına geliyor. O armağan öteki türlü bir armağan değildir. Düğünde verilmiş bir ikram olduğu için ben bu türlü değerlendiriyorum. Düğünde altın takarsın, para takarsın hiç yoksa sevgini verirsin. Fakat onun dışında pompalı tüfek armağan ederek espri yaptıklarını ortaya koyan gençler için bence şikayette bulunulması gerekiyor. Evlilik üzerine kurulan baskıyı, erkeğin dışarıdaki baskısını yansıtan bu tablo için hata duyurusunda bulunulması gerekiyor. Yalnızca bu yıl 290’a yaklaşan bayan cinayetinin olduğu bu ülkede bu espri de, armağan de değildir. Bu cehalettir, bilgisizliktir. Buradan şu sonucu çıkarabiliriz; Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden geri adım atarsa, sokaktaki öbür adam da damada pompalı takar. Doruktan şiddete göz yumulduğu için alana yansımasının en vahim örneğidir. O bayan yaşadığı psikolojiyi bir düşünün, bir tartışmaya girdiğinde ‘Acaba’ diyecek. Bunun bir magandalık olduğunu ve cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum.”

‘Hediye edilemez’

Umut Vakfı İdare Konseyi üyesi, psikiyatrist hekim Ayhan Akçan da şunları söyledi:
“Silahın armağan edilmesi maddede yok. Kanunen düğünde silahın ikram edilmesi de kabahat. Toplumda silahın armağan edilmesi olağan karşılanıyor. Bu, bilhassa toplumdaki risk kümeleri için, intihar ya da cinayeti düşünen kümeler içinde makûs bir örnek. Silah yalnızca yurtdışından gelirse devlet büyükleri taraflıdan kabul edebilir.

Ya da antika bir silah ve miras yoluyla geçme durumu kelam konusu olabilir. Ruhsatlı da olsa armağan edilmesinin hatası ruhsatlı silahla tıpkı. Üç ile altı ay ortasında ceza var.”