GLOBAL SİSTEMDEKİ PARADOKS: Kovid-19 salgını tesirini yitirmekle birlikte gündemimizi işgal etmeyi sürdürüyor. Global sistemdeki tenakus ve paradokslar, daha evvel hiç olmadığı kadar gün yüzüne çıkmıştır. Tüm insanlığın geleceğini tehdit eden bu kriz karşısında dünyada barış ve adaleti sağlamakla misyonlu kurumlar bir kere daha sınıfta kalmıştır. Toplumsal devlet kavramı ağır yara alırken, gelir adaleti daha da berbatlaşmış, İslam düşmanlığı ve göçmen aksiliği yine alevlenmiştir.

TARİHİ FIRSAT HEBA OLDU: Buz dağının yalnızca görünen kısmı olsa bile istatistikler bizi, vatandaşlarımızı ve tüm insanlığı bekleyen tehditleri ortaya koyuyor. Avrupalı siyasetçiler toplumu tıpkı bir kanser hücresi üzere saran İslam düşmanlığı ile gayret etmek yerine bunu istismar etmenin, siyasi ranta çevirmenin, oya devşirmenin hesabını yapıyor. Uzun yıllardır bu tehditlere dikkat çeken bir siyasetçi olarak şahit olduklarımız karşısında tasalarımız daha da artıyor. Açıkçası global barış ve adaleti tesis yolunda tarihi bir fırsatın heba edildiğini görmekten keder duyuyoruz. Bize büyük bir aile olduğumuzu tekrar hatırlatan koronavirüs salgınını ne yazık ki iş birliği ve dayanışma açısından hakkıyla değerlendiremedik.

ADALET VE İSTİKRAR ÜRETMİYOR: Dünya genelinde 5 milyona varan vefatları virüse yahut yetersiz sıhhat hizmetlerine bağlamak hem kolaycı hem de kusurlu bir yaklaşım olacaktır. Bu tablonun ortaya çıkmasının en değerli sebebi, zayıf yerine güçlüyü koruyan, paylaşma yerine sömürüyü teşvik eden, kanaat yerine hırsı, bencilliği, tamahkarlığı özendiren mevcut sistemdir. 1. Dünya Savaşı sonrası temelleri atılan, 2. Dünya Savaşı sonrası tahkim edilen bu sistem, uzun müddettir adalet ve istikrar üretmiyor. İslam aleminin kelam hakkının olmadığı, Afrika’nın, Latin Amerika’nın, Güney Asya’nın taleplerinin dikkate alınmadığı yalnızca gücü elinde bulunduran beş ülkenin çıkarlarının gözetildiği bu sistemin halihazırdaki yapısı ile devam etmesi mümkün değildir.

ISLAHAT GEREKSİNİMİ: BM ve öbür milletlerarası kurumlardaki ıslahat gereksinimi artık görmezden gelinemez. Türkiye olarak bu ıslahat muhtaçlığını yıllardır “Dünya beşten büyüktür” sözüyle lisana getirmekteyiz. Bu bahisteki somut tekliflerimizi kısa müddet evvel “Daha Adil Bir Dünya Mümkün’ diyerek, milletimizle ve tüm dünyayla paylaştık. Böylelikle yalnızca eleştirmek yerine, temsilde adaletin sağlandığı ve veto imtiyazının kaldırıldığı bir Birleşmiş Milletler için unsurlu, kapsamlı, stratejik ve uygulanabilir bir model sunduk.

ÇABAMIZ SÜRECEK: 76. BM Genel Şurası sırasında yaptığım görüşmelerde ülkemizin bu uğraşlarının makes (yansıma) bulduğunu görmekten ayrıyeten memnuniyet duyduk. Tüm mazlum ve mağdurlar ismine yürüttüğümüz bu çabayı çok daha üstlere taşımakta kararlıyız. İnsanı merkeze alan, adaleti ve hakkaniyeti önceleyen, güçlünün haklı olduğu değil haklının güçlü olduğu global bir nizam kurulana kadar gayretimizi sürdüreceğiz.