İstanbul’daki 12 farklı aktardan rastgele seçilen numuneleri inceleyen bir küme uzman, otta kirlilik saptarken, 6 numunenin iyileştirici özüt kabul edilen hiperisin içermediğini tespit etti. Eserlerde yüksek oranda alüminyum belirlendi. Laboratuvar incelemesi sonucunda 3 numunenin küflendiği, 2’sinin böceklendiği, 9’unun evvelki yıldan kalma meyveli kısımlar içerdiği, 8’inde ise farklı bitkilere ilişkin kesimler olduğu saptandı. 7 numuneden taş kesimleri çıktı. Tüm örneklerde polen tespit edildi. Araştırmayı gerçekleştiren uzmanlar, tıbbi bitkilerin gerekli kontrollere tabi tutulmadan aktarlarda satılmasının halk sıhhati açısından uygun olmadığının bir kere daha ispatlandığına söyledi.

‘Hiçbiri kantaron değil’

Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Kısmı Lideri Prof. Dr. Fazilet Yeşilada, “Bu bitkiyi suya atıp, kaynatıp, yüksek dozda içenler hayatlarını riske atıyor. Aktarlardan sarı kantaron diye aldığımız eserlerin hiçbiri sarı kantaron değil” diye uyardı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Kolu öğretim üyesi Prof.Dr.Meral Kayıkçıoğlu ise sarı kantaronun tabibe istişareden asla kullanılmaması gerektiğini söyledi. Kayıkçıoğlu, “Sarı kantaronu çay formunda içip, tansiyon ve farklı rahatsızlar yaşayan çok hasta başvurusu aldık. En sık yan tesirleri ağızda kuruluk, baş ağrısı, kabızlık, çarpıntı, terleme ve mide bulantısı” dedi.