Güldal, AA muhabirine, 10 Şubat Dünya Bakliyat Günü münasebetiyle değerlendirmede bulundu.

Baklagillerin besin bedeli açısından et eserlerine muadil bir protein sağladığını tabir eden Güldal, Türkiye’nin baklagillerin gen merkezi olduğunu, ekolojik kurallar bakımından da bu eserin üretimine uygun bir ortam bulunduğunu söyledi.

Güldal, bu nedenle Türkiye’de klasik tarım eserlerinden biri olan baklagillerin, tarla bitkileri ekim alanları içinde tahıllardan sonra ikinci sırada geldiğini bildirdi.

Baklagil üretiminin istihdama katkıları, ihracat potansiyeli ve ekim nöbetine kolaylıkla girebilme üzere avantajları nedeniyle üretim ve tüketimde kıymetli bir eser olduğunu anlatan Güldal, eserin toprak verimliliğini artırma açısından da ehemmiyet taşıdığını lisana getirdi.

Güldal, TMO olarak bakliyat üretimi ve üreticilere dayanaklarını sürdürmeye devam edeceğini vurgulayarak, “Bakliyat ekimini yaygınlaştırmak emeliyle Tarım ve Orman Bakanlığımız vermiş olduğu dayanakları son yıllarda artırdı. Hükümetimiz de 2018 yılından itibaren TMO’nun misyon alanına bakliyat eserlerini dahil etti. Böylelikle TMO bakliyata alım garantisi verdi. Bu da üretimde artışı olumlu etkiledi.” diye konuştu.

“Nohutta net ihracatçı pozisyonuna geldik”

İzlenen siyasetler ve verilen dayanaklar sayesinde bakliyat üretiminde artış olduğuna dikkati çeken Güldal, şunları kaydetti:

“Bakliyat eserlerinde 300 lira olan ton prim takviyeleri 2018’den itibaren 500 lira olarak verildi. Gelinen noktada 2020 yılı üretimimiz, nohutta 630 bin tonla bir evvelki yılla tıpkı düzeyde, kırmızı mercimekte yüzde 6 artışla 328 bin ton, yeşil mercimekte yüzde 3 azalışla 42 bin ton, kuru fasulyede yüzde 24’lük artışla 280 bin ton düzeyinde gerçekleşti.”

Nohutta artan üretim sayesinde ülkenin son yıllarda net ihracatçı pozisyonuna geldiğini söz eden Güldal, bu eserde ihracatın, 2017’de 23 bin ton iken 2018’de 117 bin tona, 2019’da 127 bin tona ve 2020’de 135 bin tona yükseldiğini bildirdi.